- Yazar: ozturkhukuk
- tüketici hukuku
- Haz 28
- Yorumlar (0)
COVID-19 VİRÜSÜNÜN DÜĞÜN ORGANİZASYON SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ VE DÜĞÜN ORGANİZASYON SÖZLEŞMELERİ EKİNDE SENET İMZALATILMASININ HÜKMÜ
ÖZ
Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını birçok alanda hayatımızı etkilemiştir. Bu kapsamda hukuk anlamında da birçok tartışmayı beraberinde getirmiştir. Virüsün bazı alanlarda istisnalara yol açması sonucunda çeşitli düzenlemelerle ortaya çıkabilecek sorunlara yönelik tedbirler alınmıştır. Bu çalışmamızda korona virüsün düğün organizasyon sözleşmelerine etkisi, düğün organizasyon sözleşmelerinin hukuki niteliği bu çerçevede mücbir sebep ve düğün organizasyon sözleşmelerin ekinde senet imzalatılmasının hükmü değerlendirilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Mücbir sebep, düğün organizasyon sözleşmesi, kambiyo senedi, tüketici senedi, tüketici işlemi
GİRİŞ
Mücbir Sebep kavramı Türk Borçlar Kanunu’nda tanımlanmamış ve sonuçlarına ilişkin net bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bununla beraber TBK’da farklı sözleşme tipleri çerçevesinde mücbir sebep kavramının yer aldığı ve buna ilişkin birtakım sonuçların düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca uygulamada ve içtihatlarda mücbir sebebe hukuki sonuçlar bağlanmaktadır. Günümüzde tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınının taşıdığı özellikler düşünüldüğünde mücbir sebep olarak nitelendirildiği görülmektedir.
Organizasyon sahibi ile organizasyona elverişli alanı sözleşme hükümlerine uygun şekilde teslim etmeyi taahhüt eden karşı taraf arasında imzalanan sözleşmenin salgının ve oluşturacağı ortamın henüz öngörülemediği bir dönemde kurulmuş olması halinde, ülkemizde mevcut durumda bulunan salgın nedeniyle oluşan mücbir sebep sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkmış olacağından ‘sonradan meydana gelen imkansızlık hali’ söz konusu olabilmektedir.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan birinin borcu mücbir sebep ve dolayısıyla imkansızlık nedeniyle sona erdiği takdirde alacaklının da karşı edimi ifa etme yükümlülüğü sona erecektir. Dolayısı ile yer sahibi organizasyon için yer temin borcundan kurtulmakla beraber organizasyon sahibi de sözleşmede üzerinde anlaşılan bedeli yer sahibine verme borcundan kurtulmuş olur.
COVID-19 virüsü nedeniyle sonradan ortaya çıkan ifa imkansızlığı düğün organizasyon sahibinin veya borçlu karşı tarafın kusurundan kaynaklanmadığı için aynen ifa borcu sona eren tarafların, mücbir sebeple organizasyonun iptali nedeniyle birbirlerine karşı tazminat ödeme yükümlülüğü de söz konusu olmayacaktır.
Bu halde organizasyon sahibinin sözleşmenin karşı tarafına ihtarname göndererek ifanın imkansızlaştığını ve bu nedenle edimlerin ifası gerçekleştirilemeyeceğinden sözleşme ile bağlı kalınmayacağını bildirmesi gerekecektir. Nitekim gerek sözleşmenin karşı tarafına bildirim yapıldığını ispat kolaylığı açısından gerekse karşı tarafın muhtemel zararlarını önlemek ve ileride bu sebeple doğabilecek tazminat sorumluluğunun önüne geçmek açısından karşı tarafa ihtarname gönderilmesi gerekmektedir.
İfanın imkansızlaşması üzerine sözleşme taraflarının karşılıklı olarak borçlarından kurtulacak olmaları sebebiyle; organizasyon sahibi tarafından sözleşmenin karşı tarafına daha evvel ödeme yapılmışsa bu ödemeleri yer sahibi sebepsiz zenginleşme kuralları kapsamında iade etmekle yükümlülüğü söz konuşa olacaktır.
Düğün organizasyon sözleşmeleri ekinde senet imzalatılması ise günümüzde çokça karşılaştığımız bir durum olmakla beraber bu imzalatılan senetlerin organizasyon şirketlerince kötüye kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bu kapsamda TKHK anlamında bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
I.DÜĞÜN ORGANİZASYON SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
Düğün organizasyon sözleşmesi düğün, nişan veya söz organizasyonu nedeniyle organizasyon sahibi ile düğün salonu firması ile akdedilmektedir. Bu sözleşmeler, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir. Organizasyon sahibinin borcu, belirli bir miktar para ödemektir. Organizasyon firmasının borcu ise, sözleşmenin içeriğine göre değişiklik göstermekle birlikte birden fazla farklı sözleşmeye ait edimi içeren bir borç ilişkisidir. Örneğin, düğün organizasyonunun sağlanması (vekalet sözleşmesi), düğün salonunun düğün günü için kiralanması (kira sözleşmesi), yeme, içme, hijyen, servis (hizmet sözleşmesi), fotoğraf çekimi (duruma göre eser veya hizmet sözleşmesi) gibi birbirinden ayrı sözleşmelerin esaslı unsurları organizasyonu yapan tarafın borcu olarak ortaya çıkmaktadır.
Tüketicinin bir hizmet edimi elde etmek amacıyla girişimci ile yaptığı her türlü sözleşme tüketici sözleşmesidir. Düğün organizasyon sözleşmeleri, 6502 sayılı TKHK m.3 hükmünde yer alan tanım doğrultusunda net bir şekilde tüketici işlemidir.
II.MÜCBİR SEBEP
Mücbir Sebep kavramı Türk Borçlar Kanununda tam tanımı yapılmamış ve mücbir sebep hallerinin neler olduğu konusunda açıklayıcı bir hüküm olmasa da sözleşmelerde, uygulamada ve yargı kararlarında mücbir sebebe atıflar yapılmış ve hukuki sonuçlar bağlanmıştır. Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu m.10 hükmünde mücbir sebep olarak nitelendirilebilecek durumlar örnek niteliğinde yer alarak benzer nitelikteki başkaca durumların da idare kanalında mücbir sebep olarak nitelendirilebileceği belirtilmiştir. İlgili maddeye göre: “a) Doğal afetler, b) Kanuni grev, c) Genel salgın hastalık, d) Kısmî veya genel seferberlik ilânı, e) Gerektiğinde Kurum tarafından belirlenecek benzeri diğer haller” mücbir sebep olarak yer almıştır. Türk Petrol Kanunu m.16 hükmünün “d” bendinde ise mücbir sebep kavramına ilişkin bir “d) Faaliyet ve yükümlülüklerin yerine getirilmesini engelleyen ve yükümlünün kendisi dışındaki nedenlerden kaynaklanan diğer benzeri haller” mücbir sebep niteliğindedir. Bu hükümler incelendiğinde her ne kadar tam bir tanımlama olmasa da esas itibariyle mücbir sebebin tanımının yapıldığı görülmektedir.
Bu hususta genel bir ifade ile belirtmek gerekir ki; kanunda herhangi bir şekilde tanımı verilmeyen mücbir sebep kavramı, doktrinde ve yargı kararlarında “temel olarak borçlunun borcu ihlâl etmesine mutlak olarak kaçınılmaz şekilde sebep olan, yani öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan dışsal (haricî) bir olay” olarak tanımlanmaktadır .
Yargı kararları ve doktrinsel metinler incelendiğinde yapılan tanımlarda yer alan mücbir sebep şartlarını “zorlayıcı olay, dışsallık, kaçınılmazlık ve öngörülmezlik ,borcun ifasının imkansızlaşması ,mücbir sebep ile borcun imkansızlaşması arasında illiyet bağı” olarak sıralamak mümkündür. “Mücbir sebep, edimin ifasını imkânsız hale getirmektedir.
İfa imkânsızlığı iki şekilde karşımıza çıkar; sürekli ifa imkânsızlığı ve geçici ifa imkânsızlığı. Sürekli ifa imkânsızlığı, borcun ifa edilememesine yol açan engelin ortadan kalkmasının mümkün olmaması halinde gündeme gelmektedir. Geçici ifa imkânsızlığında ise borcun ifasının önündeki engel sürekli değildir ve bu nedenle söz konusu engel ortadan kalktıktan sonra borcun yerine getirilebilmesi mümkündür” . Geçici ifa imkânsızlığı kural olarak borcu sona erdirmez, ancak geç ifa nedeniyle kusursuz borçlu temerrüdü olabilir .
Aşırı ifa güçlüğü Türk Borçlar Kanunu’nun 138. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, 6098 sayılı TBK ‘na getirilen yeni bir maddedir. Bu hüküm sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) prensibinin istisnalarından biri olan işlem temelini çökmesine ilişkindir . Aşırı ifa güçlüğünden bahsedilebilmesi için; sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmamış olması, söz konusu durumun, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olması ve borçlunun, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması koşullarının bulunması gerekir.
Koronavirüs salgını etkilerinin bazı sözleşmeler yönünden mücbir sebep derecesine ulaşmadığı düşünülüyorsa, imkânsızlık nedeniyle borç sona ermez ancak TBK m. 138 uyarınca aşırı ifa güçlüğü nedeniyle mahkemeden sözleşmenin uyarlanmasının talep edilmesi mümkündür.
Covid-19 salgının sözleşmelere etkisine de kısaca değinecek olursak; COVID-19 salgını nedeniyle sonraki tarihli edimin sürekli ifa imkansızlığı halinde borçlu yer sahibi karşı taraftan bir edim elde etmişse bu edimi TBK m. 136 hükmü uyarınca sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde iade etmekle yükümlüdür. Aksi bir durumda bir taraf sebepsiz zenginleşecektir. Eğer geçici ifa imkansızlığıyla karşılaşılan bir durum söz konusu ise sözleşmeden dönülmesi halinde TBK m. 125 hükmü uyarınca taraflar verdiklerini iade etmekle yükümlüdür.
Yargıtay mücbir sebebin zorlayıcı bir olay olduğunu, bu olayın doğal sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşeri bir olay olabileceğinin de altını çizmektedir. “Yine mücbir sebep, davranış normunun ihlali ya da borca aykırılığın sebebi olmalı ve kaçınılmaz bir şekilde buna yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramını da kapsar. Mücbir sebebin bir diğer unsuru ise öngörülmezliktir”
Bu sözleşmelerin Covid-19 salgını nedeniyle güncel mahiyetine değinmenin ve Yargıtayın önüne gelen uyuşmazlıklarda nasıl bir yöntemle ele alacağını verdiği kararlar ışığında değerlendirmenin faydası olduğu kanaatindeyim. Düğün organizasyon sözleşmeleri Covid-19 salgını nedeniyle en çok etkilenen sözleşmeler arasında yer almaktadır. Covid-19 salgını, hukuki niteliği açısından bir mücbir sebeptir.
Salgının mücbir sebep olması neredeyse tüm sözleşmeleri etkilemektedir. Tarafların ifa imkansızlığının durumuna göre değerlendirme yapılarak mücbir sebebin varlığının ortaya çıkardığı sonuçlar taraflarca yerine getirilmelidir.
Mücbir sebep nedeniyle düğünü organize etme borcu altında olan tarafın bu borcu ifa etmesi imkânsızdır. Bu imkânsızlığın niteliği sonraki objektif, kusursuz ve hukuki imkânsızlıktır . TBK m. 136/3’ e göre, “Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür”. Burada TMK m. 2’den doğan bir yan yükümlülük söz konusudur . Ancak, alacaklı imkânsızlığı biliyor veya bilebilecek durumda ise ihbara gerek yoktur .
III.DÜĞÜN ORGANİZASYON SÖZLEŞMELERİNDE KAMBİYO SENEDİ İMZALATILMASININ HÜKMÜ
Tüketici senetleri, tüketicilerin tüketici işlemi nedeniyle verdikleri kıymetli evrak niteliğindeki senetlerdir . Tüketici senetleri 6502 sayılı TKHK m.4/5 hükmü çerçevesinde nama yazılı olarak düzenlenmelidir.
Nama yazılı olarak düzenlenmemesinin karşılığı ise kambiyo senedinin geçersizliği yaptırımıdır. Nama yazılı kıymetli evrak, “belli bir kişinin adına yazılı olup da onun emrine kaydını içermeyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmayan” (TTK 654) kıymetli evraktır. Mülga 4077 Sayılı TKHK m.6/A hükmünde taksitle satış başlığı altında;
“Sözleşmeden ayrı olarak kıymetli evrak niteliğinde senet düzenlenecekse, bu senet, her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenlenir. Aksi takdirde, kambiyo senedi geçersizdir.” hükmü yer almaktadır.
Tüketici senedinin nama yazılı düzenlenmesindeki hukuki yarar senedin sadece belirli bir iş için verilmesi ve senedin daha sonra ciro edilmesini önleyerek tüketiciyi koruma amacı taşır. Fakat mülga 4077 sayılı kanunda tüketici senedinin nama yazılı olmaması durumunda geçersizliği taksitli bir satış olması halinde söz konusu olmaktadır. Bu nedenle düğün organizasyon sözleşmelerinin tüketici işlemi olduğu gözetilerek yapılan değerlendirme sonucunda sözleşme ekinde senet imzalatılması mümkün olmakla beraber bu senedin tüketici lehine nama yazılı şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde düzenlenen senet tüketici açısından geçersiz olacaktır.
IV. SONUÇ
Yukarıda izah edildiği üzere tüm dünyanın içinde bulunduğu COVID-19 salgını nedeni ile oluşan durumun bir mücbir sebep ortamı oluşturduğu kuşkusuzdur. Bu çerçevede düğün organizasyon sözleşmelerinde taraflar açısından edimlerin ifası imkansız hale gelmektedir.
COVID-19 virüsü nedeniyle sonradan ortaya çıkan ifa imkansızlığı nedeniyle tarafların borçları karşılıklı olarak sona erecektir; böylece yer sahibi düğün organizasyonu için yer sağlama borcundan kurtulmakla birlikte düğün organizasyon sahibi de sözleşmede üzerinde anlaşılan bedeli yer sahibine verme borcundan kurtulmuş olacaktır.
Söz etmekte olduğumuz ifa imkansızlığı tarafların kusurundan kaynaklanmadığı için düğün organizasyonun iptali nedeniyle tarafların birbirlerine karşı tazminat ödeme yükümlülüğü söz konusu olmayacaktır.
İfanın imkansızlaşması üzerine düğün organizasyon sözleşmesi taraflarının karşılıklı olarak borçlarından kurtulacak olmaları nedeniyle; organizasyon sahibince sözleşmenin karşı tarafına daha önce bir ödeme yapılmışsa bu ödemelerin sebepsiz zenginleşme kuralları kapsamında iade edilmesi gerekmektedir ve yer sahibi tarafın düğün organizasyon sahibinden ödenemeyen kısım için bir talepte bulunamayacaktır.
Uygulamada çoğunlukla karşılaşılan düğün organizasyon sahibinin tüketici sıfatına haiz taraf olması halinde organizasyon sözleşmesinin tüketici aleyhine olağandışı hükümler içermesi durumunda bu maddelerin organizasyon sahibi tüketici ile müzakere edilip edilmediği hususu önem taşımaktadır. Gerçek anlamda bir müzakere süreci olmaksızın sözleşmenin standart sözleşme niteliğinde hazırlanmış olması halinde genel işlem koşulları hususu değerlendirilmeli ve tüketici tarafın bu hükümler ile bağlı kalması kendisinden beklenmemelidir.
Ayrıca sözleşme ekinde imzalanan senedin emre yazılı düzenlenmesi durumunda yer sahibi kişilerin bu kambiyo senedini takibe geçmesi durumunda düğün organizasyon sahipleri mağduriyete uğramaktadır.
Bu nedenle sözleşme şartları ve imzalanan senet kapsamlı incelenmelidir. İmzalanan senedin tüketici senedi olması nedeniyle TKHK kapsamında tüketici senedi şartları değerlendirilmelidir. Tüketici senedinin emre yazılı olması durumunda nama yazılı olmayan söz konusu senet tüketici açısından geçersiz olacağı kanaatindeyim.
Yazar: Av. Emin ÖZTÜRK
V.KAYNAKÇA
T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2014/3-727 K: 2016/203 K.T.: 26.02.2016.
Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s. 557;
S. Sulhi Tekinay/Sermet Akman/Haluk Burcuoğlu/Atilla Altop, s. İstanbul 1993, s. 1002 vd.
Kemal Oğuzman/Turgut Öz, C. I, İstanbul 2012, s. 451;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 13.06.2018 T., 2015/1100 E. , 2018/1185 K.
İstanbul Barosu Dergisi C. 94, Sa.4, Y.2020 Prof. Dr.Ebru Ceylan s. 19. PEKDİNÇER/TOPRAKKAYA BABALIK, sözleşmeye etkisi (erişim tarihi: 01.05.2021)
CEYLAN, Ebru, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Getirdiği Önemli Yenilikler ve Değişiklikler, Staj Eğitim Merkezi Güncel Eğitim Seminerleri, 1 Nisan 2011, Staj Eğitim merkezi yayın no: 6, İstanbul Barosu yayınları, İstanbul 2012, s. 75.
PEKDİNÇER/TOPRAKKAYA BABALIK, sözleşmeye etkisi, (erişim tarihi: 01.05.2021)
T.C. Yargıtay, Hukuk Genel Kurulu, 2017/90 E., 2018/1259 K.
SEROZAN Rona, Borçlar Hukuku Genel Bölüm (Üçüncü CiltKocayusufpaşaoğlu/Hatemi/Serozan/Arpacı), 7. Bası, Ankara, Filiz Kitabevi, 2016, s. 185-186.
(Eren, s. 1330). (Eren, s. 1329). (Eren, s. 1332.)
(M. Kemal Oğuzman, M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler (Cilt 1), 15. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2017, s. 561)