- Yazar: ozturkhukuk
- Tem 16
- Yorumlar (0)
Hukuk Genel Kurulu 2017/1574 E. , 2017/1357 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 2. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.12.2012 gün ve 2012/1 E., 2012/1655 K. sayılı kararının taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 26.09.2013 gün ve 2013/8256 E., 2013/22027 K. sayılı kararı ile:
(…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı kocanın tüm, davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece, tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı kadının cinsellikten kaçındığı, davacı kocanın ise eşiyle ilgilenmediği, gece geç saatlerde geldiği, ailesiyle birlikte oturmaya zorladığı, eşini baba evine bırakarak ayrılma iradesi gösterdiği anlaşılmaktadır. Tarafların kusurları dikkate alındığında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda, iki tarafında kusurlu olduğu gerçekleşmiş ise de, davacı kocanın daha ağır kusurlu, kadının ise az kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir. Mahkemenin, boşanmaya neden olan olaylarda, tarafları eşit kusurlu olarak belirlemesi ve bu hatalı kusur belirlemesine göre davalı kadının maddi tazminat (TMK.md.174/1) ve manevi tazminat (TMK.md.174/2) taleplerinin reddi doğru olmamıştır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir.
Davacı erkek vekili, taraflar arasında evliliğin ilk aylarında cinsel ilişkinin gerçekleşmediğini, ilerleyen zamanlarda ise davalının müvekkilinden sürekli uzak durarak müvekkilini asık suratla karşıladığını, aksi ve kıskanç bir tutum sergilediğini, evi temiz tutmadığını, son olarak davalının kendi isteğiyle ablasının evine bırakıldığını ve bir yıldır ayrı yaşadıklarını ileri sürerek boşanma kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı kadın vekili, yeni evli olmanın yaşattığı stres nedeniyle evliliğin ilk 1,5-2. aylarında tarafların ilişkiye giremediklerini, ancak evlendikten 1,5 ay sonra bu sıkıntılı durumun aşıldığını, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacının sürekli müvekkiline hakaret ettiğini ve şiddet uyguladığını, eve geç saatlerde geldiğini belirterek tam kusurlu olan davacının boşanma davasının reddine, hiçbir geliri olmayan müvekkili lehine 1.000, -TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 20.000,- TL maddi, 20.000, -TL manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece davalı kadının cinsel ilişkiden kaçındığı, davacı kocanın da evine ve eşine ilgisiz olduğu, ayrılma iradesi gösterdiği, bağımsız konut açmadığı, eşit kusurlu davranışları sonucu evlilik birliğinin sarsıldığı gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, şartları oluşmadığından maddi ve manevi tazminat talebinin reddine, herhangi bir geliri olmayan ve çalışmayan davalı lehine 250, -TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle tarafların eşit kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174/2. maddesinde boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğinin öngörüldüğü, somut olayda erkeğin boşanmaya neden olan eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı, davacının daha kusurlu olduğunun kabul edilmesi halinde dahi manevi tazminata hükmedilmeyeceği belirtilerek, verilen direnme kararını davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, boşanmanın dayandığı temel ilkelerden biri “kusur” ilkesidir. Kusur ilkesine göre genel sebeple (TMK.m. 166/1.) boşanmaya karar verebilmek için eşlerden birinin mutlaka kusurlu olması gerekir. Boşanma davasını açmak hakkı kusursuz ya da az, eşit veya fazla kusurlu eşindir. Boşanma davasını tam kusurlu eş açamaz (GENÇCAN, Ö.U: 6100 Sayılı HMK Hükümlerine Göre Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Bilimsel Açıklama ve Son İçtihatlar, Ankara 2013, s.128, 129).
Kusur ilkesi TMK’nın 174. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında düzenlenen maddi ve manevi tazminat taleplerinin istenmesinde de önemli bir role sahiptir.
Maddi ve manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir. (GENÇCAN, Ö.U, s. 952).
Anılan Kanunun 174. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında ise boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir para isteyebileceği öngörülmüştür.
Maddenin anlatımından da anlaşılacağı üzere maddi tazminat istenebilmesi, tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olması, tazminat istenenin kusurlu olması yanında bir zararın ile nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş, kusursuz veya az kusurlu ise maddi tazminata hükmedilebilir.
Maddi tazminat yanında manevi tazminat istenebilmesi için de bazı koşulların varlığı aranır. Şöyle ki; kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat istenebilmesi için boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda dinlenen taraf tanıklarının beyanları, dosya içerisine ibraz edilen diğer bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde; davacı erkeğin eşiyle ilgilenmediği, gece geç saatlerde geldiği, gece vakti eşini ablasının evine bırakmak suretiyle birlikte yaşamaktan kaçındığı, buna karşılık davalı kadının da cinsel ilişkiden kaçındığı belirlenmiştir.
Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların eşit kusurlu olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
Hâl böyle olunca uyuşmazlığa konu davada davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu dikkate alınarak davalı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1, 2) taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Özel Daire bozma kararında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere , 15.11.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.