- Yazar: ozturkhukuk
- Yargıtay
- Ağu 26
- Yorumlar (0)
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/1248
K. 2015/2396
T. 20.2.2015
• CİNSEL İLİŞKİ KURULAMAMASI ( Boşanma Davası – Davacı-Karşı Davalı ( Koca )’nın Birlik Görevlerini Yerine Getirmediği Birlikte Yaşamaktan Kaçındığı/Davalı-Karşı Davacı ( Kadın )’da İse Vajinismus Saptandığı ve Tedavisi İçin Gerekli Girişimlerde Bulunmadığı/Eşlerin Eşit Kusurlu Olduğu – İstemin Kabulü Gerektiği )
• BOŞANMA DAVASI ( Davacı-Karşı Davalı ( Koca )’nın Birlik Görevlerini Yerine Getirmediği Birlikte Yaşamaktan Kaçındığı – Davalı-Karşı Davacı ( Kadın )’da İse Vajinismus ( Cinsel İşlev Bozukluğu ) Saptandığı ve Tedavisi İçin Gerekli Girişimlerde Bulunmadığı/Taraflar Arasında Cinsel İlişki Kurulamadığı – Eşlerin Eşit Kusurlu Olduğu/Davanın Kabul Edileceği )
• EŞLERİN EŞİT KUSURLU OLMASI ( Boşanma Davası – Davacı-Karşı Davalı ( Koca )’nın Birlik Görevlerini Yerine Getirmediği Birlikte Yaşamaktan Kaçındığı/Davalı-Karşı Davacı ( Kadın )’da İse Vajinismus Saptandığı ve Tedavisi İçin Gerekli Girişimlerde Bulunmadığı/Taraflar Arasında Cinsel İlişki Kurulamadığı – Eşlerin Eşit Kusurlu Olduğu )
4721/m.166,185
ÖZET : Dava; boşanma istemine ilişkindir. Davacı-karşı davalı ( koca )’nın birlik görevlerini yerine getirmediği, birlikte yaşamaktan kaçındığı, davalı-karşı davacı ( kadın )’da ise vajinismus ( cinsel işlev bozukluğu ) saptandığı ve tedavisi için gerekli girişimlerde bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasında cinsel ilişkinin kurulamadığı, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarılmasına sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Olayların akışı karşısında her iki taraf da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında tarafları bir arada yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşı davalı ( koca )’nın boşanma davasının da kabulüyle boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-karşı davalı ( koca ) tarafından, her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı ( koca )’nın birlik görevlerini yerine getirmediği, birlikte yaşamaktan kaçındığı, davalı-karşı davacı ( kadın )’da ise vajinismus ( cinsel işlev bozukluğu ) saptandığı ve tedavisi için gerekli girişimlerde bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasında cinsel ilişkinin kurulamadığı, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarılmasına sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Olayların akışı karşısında her iki taraf da dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında tarafları bir arada yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, davacı-karşı davalı ( koca )’nın boşanma davasının da kabulüyle boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçe ile reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeple davacı-karşı davalı ( koca )’nın reddedilen boşanma davası yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre yeniden hüküm kurulması gerekli hale gelen davalı-karşı davacı ( kadın )’ın boşanma davası ile fer’ilerine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğu ile, 20.02.2015 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY :
Mahkemece verilen ilk hüküm, davalı-karşı davacı ( kadın )’ın temyizi üzerine bozulmuştur. Bu bozma kararında, “sair temyiz itirazlarının reddine” veya “hükmün bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin onanmasına” denilmemiştir. İlk bozma, “kadın tarafından açılan karşı boşanma davasının da kabulü gerektiğine” ilişkindir. Bu bozmada yer alan, ‘da’ sözcüğü, kocanın boşanma davasının kabulünün Yargıtayca benimsendiği anlamına gelmez. Kocanın boşanma davası yönünden Yargıtayca bir inceleme yapılmamış, bu husus bozma kararının sonuç bölümünde de açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla ilk bozma kararında yer alan ‘da’ bağlacından hareketle artık kocanın boşanma davasının kabulü gerektiği sonucu çıkarılamaz.
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, tarafların on bir yıldır evli oldukları halde, bu süre içinde aralarında cinsel ilişkinin kurulamadığı anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı ( kadın ) da, psikolojik sebeplere bağlı olarak “vajinizm” denilen cinsel rahatsızlık bulunduğu da bellidir. Tedavisi mümkün olan bu rahatsızlığından dolayı kadını kusurlu saymak tek başına yeterli olmayıp, tedaviden kaçınmış olması ve bunun da ispatlanması gerekir. Dairemizin istikrar kazanmış kararları bu yöndedir. Davacı-karşı davalı ( koca ), herhangi bir delil bildirmemiş, eşinin tedaviden kaçındığına dair bir kanıt getirememiştir. Bu halde, sırf “vajinizm” olduğundan dolayı kadın kusurlu sayılamaz. Eşler evlilik birliğinin mutluluğunu el birliğiyle sağlamakla ve birbirlerine yardımcı olmakla yükümlüdürler ( TMK m. 185/2-3 ). Evlilik birliğine dair görevlerin kapsamına “ruhsal ya da fiziksel rahatsızlığın” tedavisi için yardımcı olmak da dahildir ( TMK m. 185/2 ) Dolayısıyla, uyulan ilk bozma kararında yer alan “kocanın evlilik birliğine dair görevlerini yerine getirmediği ve eşiyle birlikte yaşamaktan kaçındığına, bu sebeple kusurlu olduğuna” dair belirleme karşısında, kocanın boşanma davasının reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu sebeple davacı-karşı davalı ( koca )’nın bu yöne dair temyiz itirazlar ile aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan hususlara dair temyiz itirazları yersizdir.
Mahkemece, işin esasıyla ilgili bozmaya uyularak 12.11.2013 günü verilen 2. kararda, davalı-karşı davacı ( kadın ) yararına 15.000 lira manevi tazminata hükmedilmiş, bu hüküm, davalı-karşı davacı ( kadın ) tarafından temyiz edilmemiş, davacı-karşı davalı ( koca )’nın temyizi üzerine hüküm, başka sebeplerle bozulmuştur. Bu durumda, 15.000 lira manevi tazminata dair hükmü temyiz etmemek suretiyle manevi tazminatın miktarı bakımından, koca lehine müktesep ( kazanılmış ) hak doğmuştur. Bu itibarla, bozmaya uyularak verilen son hükümde bu miktarın ( 15.000 lira ) aşılmaması gerekir. Bu yön nazara alınmaksızın temyize konu son kararda kadın lehine 50,000 lira manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ancak yasaya uymayan bu husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına da ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu sebeple bozma yapılamayarak manevi tazminatın miktarı, oluşan usulü kazanılmış hakka uygun olarak düzeltilmek suretiyle hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyoruz.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2013/2-1141
K. 2014/752
T. 15.10.2014
• KARŞILIKLI BOŞANMA İSTEMİ ( Cinsel Birleşmede Yaşanan Sorunlardan Doğan – Kadında Görülen Bir Cinsel İşlev Bozukluğu Olan Vajinismusun Tespit ve Tanısı Günümüz Tıbbi Gelişmeleri İle Mümkün Olduğu/Araştırılması Gerektiği )
• CİNSEL BİRLEŞMEDE YAŞANAN SORUNLARDAN DOĞAN BOŞANMA İSTEMİ ( Kadında Görülen Bir Cinsel İşlev Bozukluğu Olan Vajinismusun Fiziksel Bir Engel Olmamasına Karşın Kadının Korku ve Kaygılarından Dolayı Cinsel İlişkiye İzin Vermemesi Şeklinde Psikolojik Nedenlere de Dayanabileceği )
• VAJİNİSMUS SORUNU ( Karşılıklı Boşanma İstemi – Kadında Görülen Bir Cinsel İşlev Bozukluğu Olan Vajinismusun Tespit ve Tanısı Günümüz Tıbbi Gelişmeleri İle Mümkün Olduğu/Araştırılması Gerektiği )
• CİNSEL İLİŞKİNİN BAŞARILAMAMASI ( Boşanma – Alınan Raporda Bir An İçin Cinsel İlişkinin Gerçekleşmediği Olgusunun Kanıtlandığı Varsayılsa Bile Bu Hal Tek Başına Somut Olay Açısından Cinsel İlişkinin Başarılamamasının Kocadan Kaynaklandığının Kanıtı Olarak Kabul Edilemeyeceği )
4721/m.166/1
ÖZET : Dava, karşılıklı boşanma istemine ilişkindir. Uyuşmazlık cinsel birleşmede yaşanan sorunlar çerçevesi ile sınırlı kalmıştır. Eldeki olayda, cinsel ilişkinin gerçekleşmemesinde eşler karşılıklı olarak birbirlerini suçlamışlardır. Alınan raporda bir an için cinsel ilişkinin gerçekleşmediği olgusunun kanıtlandığı varsayılsa bile, bu hal tek başına somut olay açısından, cinsel ilişkinin başarılamamasının kocadan kaynaklandığının kanıtı olarak kabul edilemez. Zira davalı-davacı koca vekili aşamalarda, cinsel ilişkideki başarısızlığın kadının aşırı kasılmasına ( vajinismus ) dayandığı konusunda ısrar etmiştir. Vakıa kadında cinsel ilişkiye engel patolojiye rastlanmadığı rapor ile sabit ise de, kadında görülen bir cinsel işlev bozukluğu olan vajinismusun, fiziksel bir engel olmamasına karşın kadının korku ve kaygılarından dolayı cinsel ilişkiye izin vermemesi şeklinde psikolojik nedenlere de dayanabilir. Bu durumun tespit ve tanısı günümüz tıbbi gelişmeleri ile mümkündür. Şu halde, kocanın vajinismus savının da araştırılması eldeki olay açısından zorunludur.
DAVA : Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. Aile Mahkemesi’nce kadının davasını kabulüne, kocanın davasının reddine dair verilen 17/04/2012 gün ve 2011/1448 E., 2012/593 K. sayılı kararın incelenmesi davalı-davacı koca vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 10.12.2012 gün ve 2012/12484-29633 sayılı ilamı ile;
( … Davalı-davacının, cevap dilekçesi ve temyiz dilekçesinde cinsel ilişkinin gerçekleşmediği yönünde açık kabulü bulunmamaktadır. Mahkemece davacı-davalı kadının bakire olup olmadığı hususunda rapor alınması, delillerin hep birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu husus üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, karşılıklı boşanma istemine ilişkindir.
Davacı-davalı kadın, onbir aylık eylemli birliktelik sırasında kocadan kaynaklanan nedenlerle cinsel ilişkinin gerçekleşmediğini ileri sürerek, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine ( TMK m. 166/1 ) dayalı boşanma isteminde bulunmuş; davalı-davacı koca ise cinsel ilişkiye engel halin kadının cinsel işlev problemine ( vajinismus ) bağlı olduğunu, öte yandan kadının epilepsi hastalığının da evlenme sırasında gizlendiğini, cinsel yetersizlikle suçlanılmak suretiyle onurunun kırıldığını belirterek asıl davanın reddini, karşılık davasının kabulü ile boşanmaya karar verilmesini ( TMK m. 166/1 ) dilemiştir.
Mahkemece, davalı-davacı kocadan kaynaklanan nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilerek, davacı-davalı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-davacı kocanın karşılık boşanma davasının ise reddine karar verilmiştir.
Davalı-davacı koca vekilinin her iki davaya yönelik temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle kocanın ret edilen davası yönünden bozulmuş; bozma nedenine göre kadının davasına yönelik temyiz itirazları incelenmemiş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı-davacı koca vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Davacı-davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak açtığı boşanma davasında, birliğin temelinden sarsılmasına gerekçe olarak gösterdiği, kocadan kaynaklanan nedenlerle eşler arasında cinsel ilişkinin gerçekleşmediği iddiası karşısında, bu hususun tespiti için kadının bakire olup olmadığı hususunda rapor alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Diğer yönleri Özel Dairece incelenmeyen kararda, uyuşmazlık cinsel birleşmede yaşanan sorunlar çerçevesi ile sınırlı kalmıştır.
Kuşkusuz evlenmenin diğer sosyal amaçları bulunsa da; cinsel yaşam, cinsel paylaşım evlilikte doğal bir beklentidir. Bunun içindir ki, makul sayılacak bir süre içinde cinsel ilişkinin gerçekleşmemesi öteden beri Yargıtay uygulamasında evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni olarak kabul edilmektedir.
Cinsel ilişkinin gerçekleşmemesi çoğu zaman psikolojik etkenlere dayanmaktadır. Nitekim eldeki olayda, taraflarda cinsel ilişkiye engel patolojik bulguya rastlanmadığı, Ankara Numune Hastanesi’nin 01.02.2012 tarihli raporu ile saptanmıştır. Cinsel ilişkinin gerçekleşmemesi evlilik birliğinin temelinde sarsılmasına neden olduğuna göre, kusurlu tarafın tespiti önemlidir. Psikolojik nedenlerle de olsa, cinsel ilişkinin bir tarafın ya da tarafların kusuru ile başarılmamış olması halinde kusursuz tarafı birlikteliğe zorlamak doğru olmadığı gibi, evlenmenin doğal unsurlarından olan cinsel paylaşımın yokluğu durumunda ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemez.
Eldeki olayda, cinsel birliktelik yaşamakta eşlerin sorunlarının bulunduğu iki tarafın da kabulündedir. Ne var ki, cinsel ilişkinin gerçekleşmemesinde eşler karşılıklı olarak birbirlerini suçlamışlardır. Davalı-davacı koca vekili, “davacının aşırı kasılması nedeniyle normal ilişkiye girilemediğini, ilişki içerisinde aşırı ağrı hissettiğini” belirtmiştir. Öte yandan, davacı-davalı kadının iddiası ise cinsel ilişkinin “hiç gerçekleşmediği” yönündedir. Farklı ifadeler karşısında cinsel birleşmenin hiç gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti açısından Özel Daire bozmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Özel Daire bozması doğrultusunda alınan raporda bir an için cinsel ilişkinin gerçekleşmediği olgusunun kanıtlandığı varsayılsa bile, bu hal tek başına somut olay açısından, cinsel ilişkinin başarılamamasının kocadan kaynaklandığının kanıtı olarak kabul edilemez. Zira davalı-davacı koca vekili aşamalarda, cinsel ilişkideki başarısızlığın kadının aşırı kasılmasına ( vajinismus ) dayandığı konusunda ısrar etmiştir. Vakıa kadında cinsel ilişkiye engel patolojiye rastlanmadığı rapor ile sabit ise de, kadında görülen bir cinsel işlev bozukluğu olan vajinismusun, fiziksel bir engel olmamasına karşın kadının korku ve kaygılarından dolayı cinsel ilişkiye izin vermemesi şeklinde psikolojik nedenlere de dayanabilir. Bu durumun tespit ve tanısı günümüz tıbbi gelişmeleri ile mümkündür. Şu halde, kocanın vajinismus savının da araştırılması eldeki olay açısından zorunludur. Hüküm, Özel Daire bozması yanında, açıklanan bu gerekçe ile de bozulmalıdır.
Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı-davacı vekilinin, temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 15.10.2014 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.