- Yazar: ozturkhukuk
- Boşanma Hukuku
- Ağu 12
- Yorumlar (0)
3. Hukuk Dairesi 2014/21125 E. , 2015/17417 K.
“İçtihat Metni”
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2014
NUMARASI : 2013/456-2014/455
Taraflar arasındaki ziynet eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesi ile; Tarafların 04/06/2009 tarihinde evlendiklerini, düğünde müvekkiline ailesi, eş dost ve akrabaları tarafından 12 tane bilezik, 70 adet küçük altın ve 4 tane de yarım altın ziynet eşyası takıldığını, davalının altınları müvekkilinden alarak bozdurduğunu, bedelinin davalıda kaldığını, müvekkilinin ziynetleri davalıdan istediğini, davalıdan bu konuda herhangi bir yanıt alamadığını, müvekkiline ait 12 adet bilezik, 70 tane küçük altın ve 4 tane de yarım altın ziynet eşyasının davacıya iadesini ve teslimini, olmadığı takdirde şimdilik 27.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; düğünde takılan takıların çoğunun müvekkilinin davetlileri tarafından takıldığını, geline takılan takılardan fazlasının damada takıldığını, düğünde takılan küçük altınların eşlerin kendi ortak kararı ile bozdurularak …. plakalı aracın tamiri, düğün nedeniyle artan kredi kartı ödemeleri, kullanılan tüketici kredisi ve ev için alınan mobilyaların ödemelerinde kullanıldığını bildirerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; düğünde davacıya takılan altınlar yönünden davanın kabulüne; davalı damada takılan 4 tane yarım altın, 49 adet çeyrek altın, bir adet bilezik yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmiştir .
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede ;
Dava; düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi; bunun mümkün olmaması halinde değerinin nakden tahsili istemine ilişkindir.
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.
Ne var ki mahkemece; tarafların düğünlerinde damada takılan 1 adet bilezik , 4 adet yarım altın, 47 adet çeyrek altın damada ait olduğu kabul edilerek sadece kadına takılan altınlar yönünden kabul kararı verilmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, düğün sırasında geline ve damada takıldığı tespit edilen tüm takılar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi olmalıdır.
Mahkemece, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı lehine BOZULMASINA, davalının temyiz talebinin reddine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/20524
K. 2014/5390
T. 3.4.2014
Taraflar arasında görülen ziynet eşyasının iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedeli olan 10.755,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı yargılama sürecinde 20.05.2011 günlü celsede alınan beyanında; “… düğünde bana 15-20 tane davalıya da 15-20 tane çeyrek altın takıldı. Düğünden hemen sonra davacıdaki altınlar annesinde bırakıldı. Eve geldiğimizde davacının gelinliğinin üzerinde 2 adet çeyrek altın vardı. 7 adet bileziği, takı seti ve saati vardı. Gelinliğindeki 2 adet çeyrek altını bana takılan altınlarla birlikte maddi sıkıntımız olduğunda satıp harcamışızdır. Kavga ettikten sonra evden ayrılırken davacı 7 adet bileziği, takı seti, saatiyle birlikte babasının evine gitti üzerindeydi. Ben alıkoymadım. Bana takılan erkek kolyesi yani zincir bendedir. düşürmüş olabilirim…” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davacı kadının evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini ispatlayamadığından bahisle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
1- )Davalı yargılama sürecinde yerel mahkeme nezdinde alınan beyanında düğünde kendisine takılan takılarla, davacı üzerinde bulunan iki adet çeyrek altını evlilik birliği sürecinde bozdurduklarını, yine düğünde kendisine kız tarafı tarafından takılan zincirin kendisinde bulunduğunu açıkça beyan etmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( TMK ), “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesi uyarınca; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( HMK ) 190.maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelerine yer verilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, evlilik sırasında kadına takılan ziynetler kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.
Hukuk Genel Kurulu’nun 05.05.2004 gün ve 2004/4-249 E.-247 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
Yukarıda bahsedilen düzenlemelerden hareket edildiğinde; evlilik birliği içerisinde ortak giderler için bozdurulan ziynetlerin iade edilmemek üzere davalıya verildiği, vakıasının ispatı halinde, davalı lehine hak çıkacağından, ziynetlerin kadına iade edilmemek üzere bozdurulduğunu kanıtlama yükü de davalı tarafa aittir. Bir başka ifadeyle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere davalıya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur. ( 03.07.2013 tarih ve Esas no: 2012/6-1849, Karar no: 2013/1006 )
2- )Bu itibarla; ilk etapda açıklığa kavuşturulması gereken olgu; düğünde erkeğe takılan ziynetlerin taraflardan hangisine ait olacağı hususudur. Menkul bir şeyin zilyedi onun maliki kabul edilir. Medeni Kanunun 1.maddesi gereğince hakim kanunda hüküm bulunmayan hallerde örf ve adet gereğince karar verme yetkisine sahiptir. Taraflar zilyetlik karinesinin aksini her türlü delil ile kanıtlayabilir.
Bu nedenle mahkemece, tarafların oturduğu ya da geldikleri çevre itibariyle düğünde damada takılan ziynetlerin de geline ait olup olmadığı hususundaki örf ve adetler tespit edilerek, ilgi örf ve adetler gereğince erkeğe takılan takılarda kadına bağışlanmış sayılıyorsa davalının beyanları doğrultusunda bozdurulduğu ikrar olunan takıları ( iade edilmemek üzere kendisine verildiğini kanıtlamadıkça ) davalı iade ve tazmin ile yükümlüdür.
Bu durumda; ilgi örf ve adetler gereğince erkeğe takılan takılarda kadına bağışlanmış sayılıyorsa davalının beyanları doğrultusunda bozdurulduğu, ikrar olunan takıları yönünden davanın kabulü, örf ve adet aksi yöndeyse ( iade edilmemek üzere kendisine verildiğini kanıtlamadıkça ) sadece 2 adet çeyrek altın yönünden davanın kabulü gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi neticesi davanın reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.