- Yazar: ozturkhukuk
- Yargıtay Kararı
- Ağu 31
- Yorumlar (0)
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/20524
K. 2014/5390
T. 3.4.2014
Taraflar arasında görülen ziynet eşyasının iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, düğünde takılan ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedeli olan 10.755,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı yargılama sürecinde 20.05.2011 günlü celsede alınan beyanında; “… düğünde bana 15-20 tane davalıya da 15-20 tane çeyrek altın takıldı. Düğünden hemen sonra davacıdaki altınlar annesinde bırakıldı. Eve geldiğimizde davacının gelinliğinin üzerinde 2 adet çeyrek altın vardı. 7 adet bileziği, takı seti ve saati vardı. Gelinliğindeki 2 adet çeyrek altını bana takılan altınlarla birlikte maddi sıkıntımız olduğunda satıp harcamışızdır. Kavga ettikten sonra evden ayrılırken davacı 7 adet bileziği, takı seti, saatiyle birlikte babasının evine gitti üzerindeydi. Ben alıkoymadım. Bana takılan erkek kolyesi yani zincir bendedir. düşürmüş olabilirim…” şeklinde açıklamalarda bulunmuştur.
Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde; davacı kadının evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini ispatlayamadığından bahisle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
1- )Davalı yargılama sürecinde yerel mahkeme nezdinde alınan beyanında düğünde kendisine takılan takılarla, davacı üzerinde bulunan iki adet çeyrek altını evlilik birliği sürecinde bozdurduklarını, yine düğünde kendisine kız tarafı tarafından takılan zincirin kendisinde bulunduğunu açıkça beyan etmiştir.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( TMK ), “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesi uyarınca; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( HMK ) 190.maddesinde ise: “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlemelerine yer verilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, evlilik sırasında kadına takılan ziynetler kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.
Hukuk Genel Kurulu’nun 05.05.2004 gün ve 2004/4-249 E.-247 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
Yukarıda bahsedilen düzenlemelerden hareket edildiğinde; evlilik birliği içerisinde ortak giderler için bozdurulan ziynetlerin iade edilmemek üzere davalıya verildiği, vakıasının ispatı halinde, davalı lehine hak çıkacağından, ziynetlerin kadına iade edilmemek üzere bozdurulduğunu kanıtlama yükü de davalı tarafa aittir. Bir başka ifadeyle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere davalıya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur. ( 03.07.2013 tarih ve Esas no: 2012/6-1849, Karar no: 2013/1006 )
2- )Bu itibarla; ilk etapda açıklığa kavuşturulması gereken olgu; düğünde erkeğe takılan ziynetlerin taraflardan hangisine ait olacağı hususudur. Menkul bir şeyin zilyedi onun maliki kabul edilir. Medeni Kanunun 1.maddesi gereğince hakim kanunda hüküm bulunmayan hallerde örf ve adet gereğince karar verme yetkisine sahiptir. Taraflar zilyetlik karinesinin aksini her türlü delil ile kanıtlayabilir.
Bu nedenle mahkemece, tarafların oturduğu ya da geldikleri çevre itibariyle düğünde damada takılan ziynetlerin de geline ait olup olmadığı hususundaki örf ve adetler tespit edilerek, ilgi örf ve adetler gereğince erkeğe takılan takılarda kadına bağışlanmış sayılıyorsa davalının beyanları doğrultusunda bozdurulduğu ikrar olunan takıları ( iade edilmemek üzere kendisine verildiğini kanıtlamadıkça ) davalı iade ve tazmin ile yükümlüdür.
Bu durumda; ilgi örf ve adetler gereğince erkeğe takılan takılarda kadına bağışlanmış sayılıyorsa davalının beyanları doğrultusunda bozdurulduğu, ikrar olunan takıları yönünden davanın kabulü, örf ve adet aksi yöndeyse ( iade edilmemek üzere kendisine verildiğini kanıtlamadıkça ) sadece 2 adet çeyrek altın yönünden davanın kabulü gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi neticesi davanın reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.