- Yazar: ozturkhukuk
- Tüketici Senedi
- Haz 13
- Yorumlar (0)
T.C.
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
5. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/130
KARAR NO : 2022/435
KARAR TARİHİ : 25/03/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
( TÜKETİCİ MAHKEMESİ SIFATIYLA)
DAVA : Taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle düzenlenen teminat senedi dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti talebi
Taraflar arasında görülen dava sonucu ilk derece mahkemesince verilen hükme yönelik, davalı vekilince süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı düğün salonu için 8.000,00 TL’ye anlaştıklarını, 1.000,00 TL kaparo verdiğini diğer kalan ücreti de düğün günü vermek için anlaştıklarını, ancak dünüründe Covid-19 hastalığı olduğundan düğünü yapamadıklarını, zaten o dönemde de düğünlerin yasak olduğunu, kendi sağlıkları ve kamu sağlığı açısından düğünü yapamadıklarını, davalının bu yaşanılan olayların akabinde … İcra Dairesinin 2020/… takip numarası ile icra takibi başlattığını ve aracına haciz konulduğunu, açıklanan nedenlerle davalı tarafından tahakkuk ettirilen borçlar bakımından borçlu bulunmadığının tespitini, yargılama giderlerinin de karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak tebligatın yapıldığı, cevap dilekçesi sunmadığı, 17/12/2020 tarihli celsede davanın reddini talep ettiğine dair beyan sunmuş olduğu anlaşıldı.
Taraflara usulüne uygun olarak tebligat yapıldığı ve taraf teşkilinin sağlandığı, delillerin dosya arasına alındığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”davanın kabulü ile; … Müdürlüğü’nün 2020/… E. Sayılı dosyasında davacı hakkında yapılan takipte davacının borçlu olmadığının tespitine, davacının icta takibi nedeniyle ödemiş olduğu 10.517,44 TL’nin ödeme tarihi olan 12/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kötü niyet tazminatı talebinin süresinde olmadığından bu talebin reddine” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, yerel mahkemece bu hususun üzerinde durulmadığını, davacının dava dilekçesinde takip konusu senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığına dair bir itirazda bulunmadığını, senedin nama yazılı olacağına dair bir itirazda bulunmadığında ve bu hususu dava konusu yapmadığından yerel mahkemece sırf bu nedenle (nama yazılı olmadığı gerekçesiyle) menfi tespit kararının verilmesi yasal olmadığını,
-İcra takibi sonucu davacıya gönderilen ödeme emrinin tebliği üzerine davacı-borçlu tarafından takip konusu senede yönelik bir itirazda bulunulmadığını, davacı-borçlu senedin kambiyo senedi niteliğinde olduğunu kabul ettiğini, bu nedenle de verilen karar yasal olmadığını, düğünün yapılmasından vazgeçenin davacı olduğunu, sözleşmenin yapıldığı tarihte Covid-19 salgını ülkemizde başladığını ve halen devam etmekte olduğunu ortada öngörülemeyen bir durum olmadığını ayrıca 01/07/2020 tarihinden itibaren düğün salonları belli şartlar altında hizmet vermeye devam ettiğini, bu sebeple Covid19 salgını mücbir sebep sayılmadığını,
-Mahkemenin senedin geçersizliğine yönelik talep yokken senedin emre muharrer olduğu yönündeki tespitinin ve senedin iptali talep edilenin sınırının aşıldığını göstermekte olduğunu, bu durumun talepten fazlasına karar verildiğinin kanıtı olduğunu, taleple bağlılık kuralının açıkça ihlalini oluşturan bu kararın kaldırılması gerekmektedir. u sebeple istinaf yoluna başvurma zaruriyeti hasıl olduğunu,
-İcra takibine konu bono usulüne uygun geçerli bir bono değil ise menfi tespit yerine ödeme erminin iptali yönünde karar verilmesi gerektiğini, icra müdürlüğünün ilamsız takipteki ödeme emrini düzenleyerek takibe devam edebileceğini, menfi tespit kararının da hatalı olduğunu, mahkemenin kararının menfi tespit şeklinde olduğunu, senedin nama yazılı olmaması sadece senedi geçersiz hale getirmekte olduğunu, mahkemenin hatalı karar verdiğini, davacının dava dilekçesindeki talebinin covid salgını nedeniyle düğün yapılamadığı için sözleşme ile bağlı olmayacağı ve sözleşme nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebi olduğunu, mahkemenin sözleşmeyi de geçersiz kılacak şekilde karar verdiğini,
-İstinaf başvurularının kabulüne karar verilerek; yerel mahkeme kararının kaldırılarak, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle;
-Davanın tüketici mahkemesinde açılmasında bir hata olmadığını, davalı tarafın Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurulması gerektiğini beyan etmesine rağmen başından itibaren delilleri gizlemeye çalıştığını,
-Vekil edilenin haklı olduğu halde icra borcunu ödemek zorunda bırakıldığını, bu mağduriyetin giderilmesinin hukuka güven ilkesinin ve adil yargılanmanın bir gereği olduğunu, davalı taraf nezdinde bulunan sözleşmeyi yargılamanın hiçbir aşamasında sunmadığını, tacir olarak kötü niyetli davrandığını,
-Sözleşmenin imzalandığı dönem 28/02/2020 tarihi olduğunu, sözleşmenin yapıldığı dönemde ülkemizde salgın başlamadığını, vekil edilenin mücbir sebeplerden ötürü düğün yapamadığını, bunu da davalı tarafa defalarca ilettiklerini, hizmet edimi gerçekleşmediğinden taraflar verdiklerini geri alabileceğini, davalı tarafın vekil edilenin mağduriyetine sebep olmakla vekil edilenin borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı miktara kavuşmasına da engel olmaya çalışmakta olduğunu,
– Hem tüketici hakları çerçevesince hem de hakkaniyet ilkesi gereğince telafisi imkansız zararların doğmaması adına istinaf başvurusunun reddinin gerekmekte olduğunu, bu nedenlerle vekil edilenin tüketici olarak mağduriyetine yol açmaması adına davalı tarafın yaptığı istinaf başvurusunun reddini talep etme zorunluluğu doğduğunu, yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunması nedeniyle istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, yerel mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunup bulunmadığı, kararın eksik incelemeye ve/veya yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
DELİLLER :
Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle düzenlenen teminat senedi dolayısıyla borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek duruşmasız olarak yapılmıştır.
Somut olayda; davacı ile davalının davalıya ait düğün salonu için 8.000,00 TL’ye anlaştıkları, davacının 1.000,00 TL kaparo verdiği, diğer kalan ücreti de düğün günü vermek için anlaştıkları ancak düğün günü Covid-19 salgını nedeniyle düğünü yapamadıkları, davalının kalan borç için …. İcra Dairesi’nin 2020/.. takip numarası ile davacı aleyhine icra takibi başlattığı, eldeki davada başlatılan icra dosyasından borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, davacı senedin tüketici işlemi sebebiyle verildiğini yazılı bir delille kanıtlayamadığından davanın esastan reddine karar verilmiştir. Hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Daire’sinin 05/04/2021 tarihli, 2021/716 E, 2021/732 K sayılı kararında; ‘’… taraflar arasındaki sözleşmesel ilişki ve temelindeki işlem de bir tüketici işlemidir. Anılan hükümler nedeniyle davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiğinden kararın kamu düzeni gereğince kaldırılması gerekmektedir…’’ denilerek mahkeme kararı kaldırılmıştır.
Kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama sonucunda Mahkemece, davanın kabulü ile; … İcra Müdürlüğü’nün 2020/8660 E. Sayılı dosyasında davacı hakkında yapılan takipte davacının borçlu olmadığının tespitine, davacının icta takibi nedeniyle ödemiş olduğu 10.517,44 TL’nin ödeme tarihi olan 12/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kötü niyet tazminatı talebinin süresinde olmadığından bu talebin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı ile düğün salonu sahibi davalı arasında 28/02/2020 tarihinde imzalanan düğün organizasyonu sözleşmesi ile 09/08/2020 tarihinde 650 kişilik düğün organizasyonu yapılması kararlaştırıldığı, organizasyon bedelinin taraflarca 8.000,00 TL olarak belirlendiği, bu bedelin 1.000,00 TL ‘sinin peşin olarak davacı tarafından davalıya kapora olarak verildiği, kalan tutarın 7.000,00 TL’lik kısmı için emre muharrer senet tanzim edildiği, senet sebebiyle takibe geçildiği, davacının 12/10/2020 tarihinde icra takibine 10.517,44 TL ödeme yaparak icra dosyasının infazen kapandığı anlaşılmıştır. Dava konusu borcu alacaklıya ödemiş olması sebebiyle menfi tespit davası istirdat davasına dönüşmüştür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 136. Maddesinin 2. Fırkasında;”Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır.”
Türk Borçlar Kanunu’nun 177. Maddesinde; “Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel adet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.” hükümleri bulunmaktadır.
Yargıtay HGK 2017/90 esas ve 2018/1259 karar sayılı kararında; Mücbir sebebi şu şekilde tanımlamıştır: “Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcunun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, ön görülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.”
Yargıtay 13 Hukuk Dairesi 2013/16898 esas ve 2014/18895 karar sayılı kararında; “…tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra çok önemli surette, çarpıcı ve öngörülmez bir biçimde adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar. Değişen bu koşullar karşısında TMK 2. Maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğar.”
Dava konusu somut uyuşmazlığın temeli Covid-19 salgını nedeniyle iptal edilen düğün hizmet sözleşmesi ve bu kapsamda düzenlenen bono dolayısıyla borçlu olunmadığının tespitidir. Söz konusu küresel salgın sürecinde en çok değerlendirme bulacak ihtimallerden birisi aşırı ifa güçlüğüdür.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda ) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiş, ancak bir kısım özel şartların bir araya gelmesi halinde TBK’nın 138. maddesi çerçevesinde sözleşmeyle bağlılık ilkesinin ihlal edilebileceği açıktır.
Taraflar arasındaki sözleşmeyi etkiler şekilde dünya genelinde ortaya çıkan COVİD-19 pandemisi ve bu bağlamda yasa koyucu tarafından alınan önlemler ve bu minvalde yapılan düzenlemelerin sosyal hayat ve doğal sonucu olarak iş hayatına etkileri hukuken meşhur ve maruf vakıalardandır. Bu vakıaların taraflar arasındaki davaya konu olan hizmet ilişkisine etkilerinin yukarıda özetlenen hukukun genel ilkeleri ve yasal düzenlemeler ışığında açılmış bulunan davada mahkemece değerlendirileceği açıktır. Ancak, söz konusu uyuşmazlığın değerlendirileceği yargılama sürecinde yine yukarıda izahı yapılan sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa – Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri ile beklenmeyen hâl (emprevizyon) veya clausula rebus sic stantibus kuramı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği izahtan varestedir.
Yukarıdaki açıklamalara göre; taraflar arasında 28/02/2020 tarihli sözleşme yapılarak düğünün 09/08/2020 tarihinde yapılacağının kararlaştırıldığı, akabinde İç İşleri Bakanlığının 16/03/2020 tarihli genelgesi ile faaliyetin geçici bir süreliğine durdurulduğu ve İç İşleri Bakanlığının 24/06/2020 tarihli genelgesi ile de Temmuz 2020 tarihinden itibaren sınırlı olarak ve belirlenen kurallara uygun şekilde faaliyete devam edilebileceğinin düzenlendiği, bu itibarla işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması şartının, bir başka deyişle öngörülemeyen dış bir olayın meydana gelmesi olgusunun gerçekleştiği ve borçludan kaynaklanmamış olduğu, bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olduğu, dolayısıyla işlem temelinin çöktüğü, ayrıca sözleşmenin aynı koşullarla ifası mümkün bulunmadığına göre, davacı tüketiciyi de sözleşmeyle bağlı tutmanın mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca 90 gün öncesinden yazılı olarak bildirimde bulunulması gerektiğinin kararlaştırılmış ise de, somut olayın özelliğine göre davacı tarafından yasaklama kararının ne zaman kalkacağının bilinmesi mümkün olmadığından, sözleşmede fesih bildirimi ve caymaya yönelik cezai şartın da haksız şart olarak kabul edilmiştir.
Düğün salonu organizasyonu için taraflar 8.000,00-TL üzerinden anlaşma sağlamışlardır. Dairemizin bu tür dosyalarda % 20 organizasyon karı olduğu kabul edilerek yapılan hesaplamada davalının davacıda (1.6000,00 TL (Organizasyon Karı)-1.000,00 TL (davalının ödediği peşinat)= 600,00 TL) 600,00 TL talep etme hakkı olacaktır. Davacı yargılama aşamasında icra dosyasına 10.517,44 TL ödemede bulunmuştur. İcra dosyasına borcun ferileri için 3.517,44 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Dairemizce yapılan hesaplamada icra dosyasına yapılan feri nitelikteki ödemeler dikkate alınarak yapılan belirlemede davacının toplam (10.517,44 TL x 600,00 TL/ 7.000,00 TL=) 901,50 TL’den sorumlu olduğu belirlenmiştir. İcra dosyasındaki toplam bedelden bu belirlenen miktar düşüldüğünde (10.517,44 TL- 901,50 TL=9.615,94 TL) davacıya istirdatına karar verilecek bedele ulaşılmaktadır. Bu nedenle menfi tespit davasının kabulü kararı isabetsiz olup, davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabul-kısmen reddine karar verilerek ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına ve aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜ ile;
….. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) 14/10/2021 tarih, 2021/81 Esas, 2021/186 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden hüküm kurulmasına,
1-Davanın kısmen kabulü ile davacının icra takibi nedeniyle ödemiş olduğu 9.615,94 TL’nin ödeme tarihi olan 12/10/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Kötü niyet tazminatı talebinin süresinde olmadığından bu talebin REDDİNE,
3-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 656,86 TL haçtan peşin harçtan davacı tarafından tamamlama harcı olarak yatırılan 173,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 483,86 TL harcın DAVALIDAN ALINARAK HAZİNEYE GELİR KAYDINA, (harç tahsil müzekkeresinin temyize tabi dosyalarda Dairemizce, temyize tabi olmayan (kesin karar) dosyalarda ilk derece mahkemesince ilgili vergi dairesine yazı yazılmak sureti ile yerine getirilmesine,)
4-İlk derece mahkemesince yazılan 13/12/2021 tarih, 2022/95 harç nolu ve 13/12/2021 tarih, 2022/96 harç nolu harç tahsil müzekkerelerinin işlemsiz iadelerinin istenmesine,
5-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli başvurma harcı 54,40 TL’nin DAVALIDAN ALINARAK HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-Davacı tüketici tarafça yatırılan 173,00 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 13/1.m. gereğince maktu 2.550,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2.m. gereğince 901,50 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan; tebligat, posta ve diğer masraflar, olmak üzere toplam 298,40-TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 272,92 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin ise davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Karardan sonraki yargılama giderlerinin davacının gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansın davacıya iadesine,
İstinaf incelemesi yönünden;
11-Davalı tarafın istinaf başvurusu kısmen kabul edildiğinden yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
12-Davalı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf başvuru harcı ile 44,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 206,10 TL istinaf yargılama giderlinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
13-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
14-Karar tebliği ve harç işlemlerinin 6100 Sayılı HMK’nın 333. md. uyarınca İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
15- Kullanılmayan gider avansı var ise; 6100 Sayılı HMK’ nun 333. maddesi ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 59. maddesi uyarınca karar kesinleştikten sonra İlk Derece Mahkemesi Yazı İşleri Müdürünce başvuranlara iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesi gereğince KESİN Olmak üzere oy birliği ile 25/03/2022 tarihinde karar verildi.