- Yazar: ozturkhukuk
- Yargıtay Kararı
- Ağu 22
- Yorumlar (0)
Boşanma davasından “SONRA” gerçekleşen sadakatsizlik
1- Boşanma davası AÇILDIKTAN SONRA sadakat yükümlülüğü (TMK m. 185/3) DEVAM EDER yani sona ermez.
2- Boşanma davası AÇILDIKTAN SONRA gerçekleşen sadakat yükümlülüğüne ilişkin vakıa ancak YENİ BİR DAVANIN konusu olabilir. (HMK m. 140 tahkikatın ön inceleme sonuç tutanağındaki vakıalara göre yapılacağını emreder)
3- Boşanma davası AÇILDIKTAN SONRA gerçekleşen sadakat yükümlülüğüne ilişkin vakıa O DAVADA dikkate alınamaz.
4- Boşanma davası AÇILDIKTAN SONRA gerçekleşen sadakat yükümlülüğüne ilişkin vakıa “sadece sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşe karşı” genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde MANEVİ TAZMİNAT davası konusu da yapılabilir.
Ömer Uğur GENÇCAN
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/3256
K. 2016/10777
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından, kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- ) Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar ( TMK m. 185/3 ). Bir boşanma davasının açılması durumunda eşlerin sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Nitekim boşanma davasının açılmasıyla eşler arasındaki cinsel sadakat yükümlülüğünün “kalktığına” ve dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki cinsel sadakate aykırı davranışların “yeni bir dava” konusu yapılamayacağına dair bugüne kadar alınmış hiç bir Yargıtay kararı bulunmamaktadır. Boşanma davalarında uygulanacak yargılama usulü Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile emredici olarak düzenlenmiş olduğundan eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince geçerli olmasına dair ‘’maddi hukuk kuralı” taraflara ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar usulüne uygun şekilde dayanılmayan vakıalara dayanma ve bu vakıalara dair delil sunma hakkını vermez. Somut olayda; mahkemece, davacının sadakatsiz davranıp eşinin eve dönmemesi için kapı kilidini değiştirdiği, buna karşılık kadının da eşine hakaret ettiği için erkeğin ağır kusurlu olduğu belirtilerek boşanma kararı verilmiştir. Ne var ki; mahkemece davacının kusurlu davranışları arasında sayılan sadakatsizlik eylemi tahkikat aşamasında ileri sürülmüş olup hükme esas alınamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadının, davacı erkeğe nazaran ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. O halde, davacının ağır kusurlu kabul edilerek davalı kadın yararına maddi ve manevi tazminat ( TMK m.174/1-2 ) hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda ( 2. ) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümünün ise yukarda ( 1. ) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
2. Hukuk Dairesi 2015/5079 E. , 2015/21791 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : Karaman Aile Mahkemesi
TARİHİ : 16/12/2014
NUMARASI : 2012/1030-2014/1001
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından, kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen tazminatlar, nafakalar, ziynet alacağı ve kendisinin manevi tazminat taleplerinin reddi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda, davalı erkek sadakatsiz kabul edilerek ağır kusurlu bulunmuştur. Ne var ki, her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Davadan sonra oluşan olaylar boşanma kararında esas alınamaz, ancak yeni bir davanın konusu olur. Davalının sadakatsizliği dava tarihinden sonra olup bu davada nazara alınamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda müşterek evi terk edip birlikte yaşamaktan kaçınan davacı kadın tam kusurludur. Davalının kusurlu bir davranışı kanıtlanamamıştır.
Türk Medeni Kanununun 166. maddesinde “evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği” hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK md.166/2).
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Ancak bu yön temyiz edilmediğinden, bozma nedeni yapılmamış, yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
2-Davalı erkeğin temyizine hasren yapılan incelemeye gelince;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, her ne kadar boşanmaya sebep olan olaylarda, davacı kadın tam kusurlu ise de; davacıdan kaynaklanan davalının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir olayın varlığının kanıtlanamadığının anlaşılmasına göre davalının manevi tazminat talebinin reddinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b-Yukarıda 1. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebep olan olaylarda davacı tam kusurludur. Hal böyle iken, davalı ağır kusurlu kabul edilip davacı yararına maddi ve manevi tazminat (TMK.md.174/1-2) takdiri doğru olmamıştır.
c-Tam kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası verilemeyeceği (TMK m. 175) nazara alınmadan, davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b-c bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 18.11.2015 (Çrş.)
2. Hukuk Dairesi 2014/9135 E. , 2014/20353 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aksaray 2. Aile Mahkemesi
TARİHİ :06.12.2013
NUMARASI :Esas no:2012/88 Karar no:2013/941
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı-davacı (kadın) tarafından; davacı-davalı (koca)’nın kabul edilen boşanma davası, kendisinin reddedilen nafaka davası ve davalı-davacı (kadın)’ın karşı boşanma davasının varlığı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı (kadın)’ın karşı boşanma davasının varlığına dair temyiz itirazları yersizdir.
2-Toplanan delillerden, davacı-davalı (koca)’nın ailesinin evlilik birliğine yönelik müdahalesine tepkisiz kaldığı, eşini baba evine bırakıp arayıp sormadığı, eşinin annesine hakaret ettiği, eşini ve ailesini tehdit ettiği; buna karşılık davalı-davacı (kadın)’ın da, asabi davrandığı, eşine ve onun ailesine hakaret ettiği ve son tartışmada eşinin kafasına vurduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca davalı-davacı (kadın), temyiz aşamasında, verdiği 19.06.2014 havale talihli dilekçesinde, davacı-davalı (koca)’nın başka bir kadınla samimi çekilmiş fotoğraflarını sunmuştur. Evlilik birliğine ilişkin yükümlülüklerden biri olan “sadakat yükümlülüğü” (TMK md. 185/3) boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı, boşanma davasının açılmasından sonra meydana gelmiş olsa bile, bu hususun diğer eş tarafından iddiadan ibaret kalmayacak şekilde delillendirilmesi durumunda, mahkemece bu iddianın davayı etkileyen önemli bir hadise olduğu kabul edilerek üzerinde durulması gerekir. Zira sadakatsizlik iddiasının sabit olması durumunda, kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak takdir edilecek boşanmanın sonuçlarından olan nafaka (TMK md. 175) ve tazminat (TMK md.174/1-2) taleplerinin bundan etkilenmesi söz konusu olacaktır. Açıklanan sebeplerle; mahkemece yeni hadise şeklinde ileri sürülen ve davada verilen hükmü önemli ölçüde etkileyecek nitelikteki sadakatsizlik iddiasının üzerinde de durulup, sunulan delillerin incelenerek bu konuda hakimin davayı aydınlatma ödevi (HMK md. 31) çerçevesinde taraflardan açıklama istenilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilip gerçekleşecek sonucuna göre boşanma davası ile boşanmanın fer’ileri yönünden bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre boşanmanın fer’ileri ve davalı-davacı (kadın)’ın reddedilen nafaka davasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davalı-davacı (kadın)’ın karşı boşanma davasının varlığına dair temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 20.10.2014 (Pzt.)
KARŞI OY YAZISI
Dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra açılmış olup aynı Yasanın 119. maddesinin (e), (f) ve (g) fıkralarında davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakaların sıra numarası altında açık özetleri, bu vakıaların hangi delillerle ispat edileceği ve dayanılan hukuki sebeplerin dava dilekçesinde belirtilmesi gerekir. Taraflar karşılıklı olarak açtıkları boşanma davalarında geçimsizlik nedenlerini sıralamış, bu vakıalara ilişkin delilleri de toplanarak karar verilmiştir. Davalı-davacı (kadın) temyiz aşamasında fotoğraf sunarak dava dilekçesinde bildirmediği yeni bir vakaya dayanmıştır. Artık bu aşamada sunulan delilin ve ileri sürülen olayların temyiz incelemesine esas alınması Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185. maddesinin 1. fıkrasının Hukuk Muhakemeleri Kanunununda yer almaması ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 119. maddesinin (e), (f) ve (g) fıkraları ile aynı Yasanın 141. maddesi düzenlemesine göre mümkün değildir.
Ancak yapılan yargılama ve toplanan delillere göre tarafların belirlenen kusurlu davranışlarına göre davacı-davalı (koca) boşanmaya sebep olan olaylarda kadına göre daha fazla kusurludur. Mahkemece kadının ağır kusurlu kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-davacı (kadın)’ın tazminat taleplerinin reddi, koca yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, ayrı yaşamakta haklı olduğu anlaşılan kadının tedbir nafakası davasının reddi de doğru olmamıştır. Hükmün bu sebeple bozulması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyoruz.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/12572
K. 2012/16716
T. 18.6.2012
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; onanmasına dair Dairemizin 3.11.2011 gün ve 16668-18183 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü:
KARAR : 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
1-Mahkemece, boşanma davasının kabulüne, davacı kadın yararına 150 TL. tedbir ve yoksulluk nafakası ile 4.000 TL. maddi ve 4.000 TL. manevi tazminata hükmedildiği, kararın davalı koca tarafından temyiz edildiği, Dairemizin 3.11.2011 gün ve 2010/16668 esas, 2011/18183 karar sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmıştır. Eşlerin sadakat yükümlülüğü evlilik süresince devam eder (TMK.m.185/3). Davacı kadının boşanma hükmü kesinleşmeden bir başka erkekle evlilik dışı olarak birlikte yaşadığı ve bu beraberlikten de bir çocuğunun olduğu iddiası Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/22048 hazırlık sayılı soruşturma dosyasında mevcut davacı kadının kollukta alınan imzalı beyanı ile ciddiyet kazanmış olup; davalı kocanın karar düzeltme talebinin bu nedenle kabulü ile Dairemizin 3.11.2011 gün ve 2010/16668 esas, 2011/18183 karar sayılı onama kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı kocanın temyiz itirazlarına hasren yapılan incelemede;
Mahkemece toplanan deliller ve yapılan araştırmaya evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte, davalı koca daha ağır kusurlu bulunarak boşanmaya karar verilmişse de; davacı kadının yukarıda 1. bentte açıklanan davanın açılmasından sonra gerçekleştiği konusunda ciddi deliller bulunan sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı iddiasının mahkemece sabit kabul edilmesi durumunda; kusur dağılımıyla birlikte boşanmanın fer’i nitelikteki isteklerin yeniden değerlendirilmesi gerekecektir. Açıklanan nedenlerle; davacı kadının sadakat yükümlüğüne aykırı hareket ettiğine ilişkin kocanın iddiası üzerinde de durulup, kusur dağılım ve derecesinin yeniden değerlendirilmesi ve gerçekleşecek sonucuna göre boşanmanın fer’i istekler hakkında da yeniden bir karar verilmesi amacıyla hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı kocanın karar düzeltme talebinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple kabulüne ve Dairemizin 3.11.2011 gün ve 2010/16668 esas, 2011/18183 karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin ve karar düzeltme harçlarının yatırana geri verilmesine, 18.06.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
1-Davalı koca, gerek yerel mahkemenin gerekse davacı kadının haberi bile olmadığı “YENİ DELİLLERİ” “karar düzeltme” aşamasında Yargıtay’a sunmuş olup değerli çoğunluk boşanma davalarında karar düzeltme aşamasında bile sanki “YENİ DELİL” sunma konusunda bir usul kuralı varmış gibi bu YENİ DELİLİ esas alarak vermiş olduğu “ONAMA” kararını kaldırmıştır.
2-Boşanma Hukukunda davadan sonra gerçekleşen ve boşanma sebebi oluşturan her olay ancak “yeni bir davanın konusu” olabilir.
3-Boşanma Hukukunda karar düzeltme aşamasında delil sunma hakkını düzenleyen ve boşanma davalarına özgü bir usul kuralı yoktur. Nitekim değerli çoğunluk bu düşüncesine ilişkin bir usul hükmüne atıf yapamamaktadır. Çünkü böyle bir usul kuralı bulunmamaktadır.
4-Değerli çoğunluğun atıf yaptığı Türk Medeni Kanununun madde 185/3. hükmünün ise bir “usul kuralı” olmayıp “maddi hukuk kuralı” olduğu ise izahtan varestedir.
5-Maddi hukuka ilişkin bir kuralın ise içtihat yolu ile olsa dahi “usul kuralına””dönüştürülmesi” pozitif hukukta mümkün değildir.
6-Böyle bir uygulama başlatılırsa Yargıtay’da bulunan bütün boşanma dosyalarına bırakın temyiz aşamasını karar düzeltme aşamasında bile yeni delil listesi sunularak davaların sonlanamaz hale getirileceği bilimsel gerçektir.
Farklı düşünüyorum.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2013/2-604
K. 2014/38
T. 22.1.2014
Taraflar arasındaki “boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya/Ereğli 2.Asliye Hukuk Mahkemesince (Aile Mahkemesi sıfatıyla) davanın kısmen kabulüne dair verilen 07.02.2012 gün ve 2010/640 Esas-2012/53 Karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 05.12.2012 gün ve 2012/9585 E-2012/29349 K. sayılı ilamı ile;
(… 1-Mahkemece davalı koca tam kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmiş ise de; yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine hakaret ettiği, davacı kadının ise Türk Medeni Kanununun 185/ son maddesi gereğince boşanma davası devam ederken bir başkası ile ilişkiye girip karardan önce 06.09.2011 tarihinde P… isimli bir çocuğunun olduğu, bu durumda sadakatsiz olan davacının boşanmaya neden olan olaylarda daha ziyade kusurlu olup, boşanma davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2.maddesi koşullarının oluştuğu anlaşılmıştır. Hal böyle iken davalı koca tam kusurlu kabul edilmesi doğru olmadığı gibi davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının da reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Toplanan delillerden davacı kadının ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175.maddesi koşulları oluşmamıştır. Davacı kadının yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-Davacı kadının ağır kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Ağır kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemez. Davacı kadının maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
4-Türk Medeni Kanununun 174/1.maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK. md. 4 TBK. md. 50 ve 52 ) dikkate alınarak davalı yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.
Türk Medeni Kanununun 174/2.maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md. 4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davalı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir…),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, velayet, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davalı kocadan kaynaklanan nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu kabul edilerek davacı tarafından açılan davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacının yoksulluk ve iştirak nafakası taleplerinin kabulüne, maddi ve manevi tazminat taleplerinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuş; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararını, davalı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanma davasında dava açıldıktan sonra gerçekleşen sadakatsiz davranışların mevcut davada eşlerin kusur durumlarının belirlenmesinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 185/3.maddesi uyarınca “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Kanunda belirtilen bu sadakat yükümlülüğü, evliliğin yasal olarak son bulmasına kadar devam edecektir. Başka bir deyişle, mahkemelerce boşanma kararı verilmiş olmasına rağmen bu karar henüz kesinleşmediği sürece evlilik birliği devam ettiğinden bu aşamada eşlerin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarının dikkate alınmasının gerektiği kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir (Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 26.11.2008 gün ve 2008/2-698 E., 2008/711 K.; 22.12.2010 gün ve 2010/2-636- 680 E., K., 13.07.2011 gün ve 2011/2-403- 509 E., K.; 12.12.2012gün ve 2012/2-526-1102 E., K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir).
Somut olayda; davalı kocanın temyiz aşamasında 29.11.2012 havale tarihli dilekçesine eklediği Konya/Ereğlisi Cumhuriyet Savcılığının 2012/761 soruşturma nolu evrakı içeriğine göre, davacı kadının Cumhuriyet Savcısı tarafından alınan beyanında evlilik birliği sırasında üçüncü kişi ile birlikteliklerinden 06.09.2011 tarihinde bir çocuk dünyaya getirdiğini beyan etmiş, yine doğum raporuna göre de, davacı kadının 06.09.2011 tarihinde çocuk dünyaya getirdiği anlaşılmaktadır.
O halde, sadakat yükümlüğünün ihlali nedeniyle taraflar arasındaki ortak hayatı temelinden sarsacak ve evlilik birliğinin devamına imkân vermeyecek derecede bir geçimsizlik bulunduğu sabit olduğundan davacı kadının daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gereklidir.
Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler davadan sonra gerçekleşen olayların kusur değerlendirmesine esas alınamayacağını, ayrıca davalının savunmasını ancak karşı tarafın açık muvafakati ya da ıslahı ile genişletmesinin mümkün olduğunu, böyle bir usul işleminin de gerçekleşmediğini belirterek davalının dava açıldıktan sonra gerçekleşen bir vakıayı daha sonra ileri sürmesinin mümkün olmadığı yönünde görüş beyan etmiş iseler de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.
Bu itibarla; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “ Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/1.maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.01.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E:2009/5707
K:2010/8831
T:03.05.2010
Sadakat Yükümlülüğü
Manevi Tazminat
Görevli Mahkeme
Özet
Hükmün kesinleşmesinden sonraki manevi tazminat isteği Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde belirtildiği üzere boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden olmalıdır. Boşanma sebebi olarak gösterilmemiş, ancak boşanmanın kesinleşmesine kadar gerçekleşmiş sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranışın varlığının anlaşılması durumunda; bu davranış aynı zamanda sadakatsizliğe uğrayan eşin kişilik haklarını zedeler nitelikte olduğundan; hakkı zedelenen kişinin genel hükümlere dayalı olarak genel görevli mahkemede manevi tazminat isteğinde bulunması gerekir.
4721 s. Yasa m. 25,174/2,185
818 s. Yasa m. 49
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı; davalı eşinin 22.04.2008 tarihinde kesinleşen boşanma hükmünde kusursuz kabul edildiğini; ancak Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde mevcut sadakat yükümlülüğünün boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam ettiği, davalının ise bu yükümlülüğe aykırı olarak kesinleşme tarihinden önce bir başka erkekle ilişkiye girerek, bu kişiden 25.08.2008 doğumlu bir çocuğunun olduğunu ileri sürerek, 27.05.2008 tarihinde açtığı dava ile manevi tazminat isteğinde bulunmuş; mahkeme davalı kadını 5.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Davalı kadın verilen bu tazminatı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde düzenlenen sadakat yükümlülüğü; boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Kural olarak sadakat yükümlülüğüne aykırılığın açılan boşanma davasında ileri sürülmesi ve buna bağlı olarak Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince manevi tazminat istenmesi beklenir. Ancak manevi tazminat isteğinin boşanmanın kesinleşmesinden sonra Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesindeki 1 yıllık süre de gözetilerek istenmesi mümkündür (22.01.1988 tarihli 1986/5 esas, 1988/1 karar sayılı İçt. Bir. Kararı). Hükmün kesinleşmesinden sonraki manevi tazminat isteği Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde açık olarak belirtildiği üzere “boşanmaya sebep olan olaylar” yüzünden olmalıdır. Bunun sonucu olarak; boşanma sebebi olarak gösterilmemiş; ancak boşanmanın kesinleşmesine kadar gerçekleşmiş sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranışın varlığının anlaşılması durumunda; bu davranış aynı zamanda sadakatsizliğe uğrayan eşin kişilik haklarını zedeler nitelikte olduğundan; hakkı zedelenen kişinin Türk Medeni Kanunu’nun 25. ve Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince genel hükümlere dayalı olarak genel görevli mahkemede manevi tazminat isteğinde bulunmasına da yasal bir engel yoktur. Bu husus, 22.01.1988 tarihli, 1986/5 esas, 1988/1 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de vurgulanmıştır. Davacının isteğinin belirtilen bu genel hükümlere dayalı bir manevi tazminat isteği olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya bakma görevi aile mahkemesine ait olmayıp, davadaki istem miktarına göre asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Görev, davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilir (HUMK m. 7). Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmek üzere (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davalının diğer temyiz isteklerinin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E:2009/5707
K:2010/8831
T:03.05.2010
Sadakat Yükümlülüğü
Manevi Tazminat
Görevli Mahkeme
Özet
Hükmün kesinleşmesinden sonraki manevi tazminat isteği Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde belirtildiği üzere boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden olmalıdır. Boşanma sebebi olarak gösterilmemiş, ancak boşanmanın kesinleşmesine kadar gerçekleşmiş sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranışın varlığının anlaşılması durumunda; bu davranış aynı zamanda sadakatsizliğe uğrayan eşin kişilik haklarını zedeler nitelikte olduğundan; hakkı zedelenen kişinin genel hükümlere dayalı olarak genel görevli mahkemede manevi tazminat isteğinde bulunması gerekir.
4721 s. Yasa m. 25,174/2,185
818 s. Yasa m. 49
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm manevi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı; davalı eşinin 22.04.2008 tarihinde kesinleşen boşanma hükmünde kusursuz kabul edildiğini; ancak Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde mevcut sadakat yükümlülüğünün boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam ettiği, davalının ise bu yükümlülüğe aykırı olarak kesinleşme tarihinden önce bir başka erkekle ilişkiye girerek, bu kişiden 25.08.2008 doğumlu bir çocuğunun olduğunu ileri sürerek, 27.05.2008 tarihinde açtığı dava ile manevi tazminat isteğinde bulunmuş; mahkeme davalı kadını 5.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir. Davalı kadın verilen bu tazminatı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde düzenlenen sadakat yükümlülüğü; boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Kural olarak sadakat yükümlülüğüne aykırılığın açılan boşanma davasında ileri sürülmesi ve buna bağlı olarak Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi gereğince manevi tazminat istenmesi beklenir. Ancak manevi tazminat isteğinin boşanmanın kesinleşmesinden sonra Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesindeki 1 yıllık süre de gözetilerek istenmesi mümkündür (22.01.1988 tarihli 1986/5 esas, 1988/1 karar sayılı İçt. Bir. Kararı). Hükmün kesinleşmesinden sonraki manevi tazminat isteği Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesinde açık olarak belirtildiği üzere “boşanmaya sebep olan olaylar” yüzünden olmalıdır. Bunun sonucu olarak; boşanma sebebi olarak gösterilmemiş; ancak boşanmanın kesinleşmesine kadar gerçekleşmiş sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranışın varlığının anlaşılması durumunda; bu davranış aynı zamanda sadakatsizliğe uğrayan eşin kişilik haklarını zedeler nitelikte olduğundan; hakkı zedelenen kişinin Türk Medeni Kanunu’nun 25. ve Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi gereğince genel hükümlere dayalı olarak genel görevli mahkemede manevi tazminat isteğinde bulunmasına da yasal bir engel yoktur. Bu husus, 22.01.1988 tarihli, 1986/5 esas, 1988/1 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de vurgulanmıştır. Davacının isteğinin belirtilen bu genel hükümlere dayalı bir manevi tazminat isteği olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya bakma görevi aile mahkemesine ait olmayıp, davadaki istem miktarına göre asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Görev, davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilir (HUMK m. 7). Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmek üzere (BOZULMASINA), bozma nedenine göre davalının diğer temyiz isteklerinin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 03.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.